YKS 2025: Bir Nesil Daha Ezberin Gölgesinde

- Telegram
Türkiye’nin en büyük kitlesel sınavı olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) bir kez daha tamamlandı. 3 milyona yakın adayın ter döktüğü bu yılki oturumlar, geride cevapsız sorular, yoğun kaygılar ve sistem eleştirileri bıraktı. Ama bu yıl sınavı diğerlerinden ayıran bazı önemli detaylar vardı. Gelin, bunlara birlikte bakalım.Sınavdan çok sistemin kendisi de yeniden tartışılmaya açıldı.
Matematik: Bilgiden Çok Zaman Yönetimi Sınavı
Bu yıl TYT Matematik, sınavın en çok konuşulan kısmı oldu. Adaylar, uzun paragraf sorularının altında ezildi. Öyle ki, bazı sorular adeta “kıvrak zekâ” değil, “maratoncu iradesi” istiyordu. Çoğu soru tek bir işlemle değil, birkaç adımlık mantık zinciriyle çözülüyordu. Ancak sorun bu değil; asıl sorun zaman yönetimiyle sınavın düşünme fırsatı tanımaması. Hızla çözemezsen, bilgine bakılmadan geçiliyorsun.
Türkçe: Cümleler Değil, Cümlelerin Gölgeleri
Türkçe testinde dil bilgisi bölümü nispeten sade ve netti. Ancak anlam bilgisi ve paragraf sorularında yine o meşhur “gizli tuzaklar” devredeydi. Öğrenciler, cevaplardan çok sorunun içindeki çeldiricilerle mücadele etti. Bazı metinlerde anlamı çözmek için değil, soru yazarının zihnini çözmek gerekiyordu.
AYT: Akademik Bilgiden Öteye Kaçış
Alan Yeterlilik Testi (AYT), özellikle sayısal öğrenciler için zorluk çıtasını bu yıl biraz daha yükseltti. Fizik ve kimya sorularında bazı detaylar, müfredatla birebir örtüşmediği için eleştiri aldı.
Eşit ağırlıkta ise edebiyat soruları klasikleşmiş bilgiye dayalıydı ama tarih ve coğrafyada ayrıntıya boğulmuş seçenekler dikkat çekti.
Psikolojik Gerçeklik: 18 Yaşında Final Sınavı
Belki de en büyük sorun hâlâ sistemin öğrenciyi bir sınavla değerlendirmeye çalışması. 18 yaşında bir gencin, yalnızca bir haftasonunda hayatına dair kararların çoğunun şekillenmesi hâlâ adil değil.
YKS, öğrenciyi değil, sabrını, psikolojisini, dayanıklılığını ölçüyor.
Bu bir sınav değil, bir ülke gerçeği: "Her şeyin başı sınav."
Sorun YKS mi, Yoksa Onun Arkasındaki Sessizlik mi?
Her yıl sınavdan sonra aynı tartışmalar yapılıyor. Ancak ne ölçme-değerlendirme sistemimiz değişiyor, ne sınav psikolojisine dair bir iyileştirme yapılıyor. Eğitim, sınavlara göre şekilleniyor; sınavlar ise hâlâ tek bir pencereden bakıyor: Test başarısı.
Oysa hayat çoktan seçmeli değil.
Peki sistem neden hâlâ öyle?