"12 ADAM"

"12 ADAM"
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

 


Geçen gün akşam haberlerinde gördüm…
Birkaç kelime, birkaç satır… Ama yüreğime kocaman bir ateş düştü:
“12 asker metan gazı zehirlenmesi sonucu şehit oldu.”
Bir anda donup kaldım.
Ne düşüneceğimi bilemedim.
O an içimde bir şeyler kırıldı. Sustum. Herkes sustu.
Ama sanki o sessizliğin içinde 12 annenin çığlığı yankılanıyordu..
Bir yanda gözyaşı, bir yanda “Vatan sağ olsun” diyen ama içten içe yanan babalar…
Bu kahramanlar silahla vurulmadı. Çatışmada ölmedi.
Bir mağarada…
Sessizce…
Metan gazıyla, yitip gittiler…
Görünmeyen, kokusuz, sessiz bir ölüm.
Ne bir "yardım edin" sesi çıkabildi,
Ne de bir "elveda"…
İnsan ister istemez soruyor:
Gerçekten böyle mi gitmeliydi bu kahramanlar?

Bir asker, o gün annesine mesaj atmış:
“Bugün de iyiyim anne, merak etme.”
İçim parçalandı, yutkunamadım..
Bilmiyordu ki, o mesaj annesine gönderdiği son mesaj  olacaktı.
Belki de telefonu hâlâ annemizin elinde duruyordur.
O mesajı her gece tekrar tekrar okuyordur gözyaşlarıyla…

Kimi belki evlilik hayali kuruyordu.
Kimi nişanlısına söz vermişti, “döner dönmez düğünümüzü yapacağız” diye.
Kimi çocuğunu ilk kez kucağına alacaktı, belki adı bile konmuştu.
Kimi sadece görevini tamamlayıp memlekete dönmek istiyordu.
Ama hiçbirine nasip olmadı.
Birinin cebinde sevgilisinin resmi vardı,
Birinin yüreğinde annesinin “kendine dikkat et oğlum” nasihati,
Birinin elinde çocuğunun resmi belki…

Ama haberlerde ne deniyor sadece?
“12 asker şehit oldu.”
Soğuk, kuru, resmi ve samimiyetsiz bir cümle.
Oysa o cümlenin arkasında 12 ayrı hikâye, 12 ayrı gelecek, 12 ayrı yangın var.
Bir evde soba yanmayacak bu kış…
Bir çocuk artık babasının sesini duyamayacak…
Bir kadın davetiye yerine mezar taşına yazdıracak sevdiğinin ismini…

Kolay mı?
Bir insanın, hele ki bir gencin, bir evladın…
Sessiz sedasız bir mağarada yitip gitmesi…
İçine çektiği son nefesin zehir olması…

Bir yandan da aklıma takılıyor, düşünmeden edemiyorum.
Yıllardır aynı şeyleri duymadık mı?
“İhmaller zinciri araştırılıyor…”
“Gerekli önlemler alınacaktır…”
Ama her seferinde vatan evlatları gidiyor..
Ve sonra unutuveriyoruz..
Ama işte mesele bu:
Biz unutsak da, o anneler, babalar her sabah uyanınca hatırlıyor, boş odalara bakıyorlar..
Kokusu gitmesin diye yıkamadıkları tişörtlerle yaşıyorlar.
Her kapı çaldığında hâlâ umutlanıyorlar, belki bir mucize olur diye.
Ama olmuyor...

Sormak istiyorum;
“Ya bu kahramanlar bizim kardeşimiz, evladımız, sevdiğimiz olsaydı?”
O zaman bu kadar kolay konuşabilir miydik?
“Şehit” deyip geçebilir miydik?
Her şey kutsal olsun, eyvallah… Ama insan canı da kutsal değil mi?

Bakın, mesele askerlik ya da savaş değil.
Mesele, bu ölümlerin önlenebilir olması.
O mağaranın gaz seviyesi ölçülseydi, bir önlem alınsaydı belki de bugün 12 can hâlâ bizimle olacaktı.
Bunu kabul etmeliyiz: Bu bir ihmal..
Ve ihmal varsa, sorumluluk da vardır.
O kahramanların gittiği yerden geri gelmeyeceğini hepimiz biliyoruz ama başka vatan evlatları gitmesin istiyoruz.
Bu ülkede artık kimse görev başında, ihmalle, göz göre göre ölmemeli. Ölüyorsa da, bunun hesabı verilmeden kimse rahat uyumamalı. Bugünlerde hepimiz biraz buruk uyuyacağız. Yarın, belki alışacağız bu acıya..
Ama lütfen unutmayalım!
O kahramanlar bir daha dönemeyecekler...
O sofralarda sandalyeleri boş kaldı.
O annelerin gözü hâlâ kapıda…

Onlar; 
Canlarını, gözlerini kırpmadan bu topraklara feda edenler..
Bir an bile tereddüt etmediler. Gittiler, görev dediler, vatan dediler, bayrak dediler, ezan dediler, biz dediler… Bizler rahat uyuyalım diye, kendileri bir daha uyanmamak üzere gözlerini yumdular.
Bugün evimizde huzurla oturabiliyorsak, çocuklarımız okula korkmadan gidebiliyorsa; bunun arkasında onların sessiz fedakârlığı, onların toprağa düşmüş kanları var. Ve biz, bu gerçeği hiçbir zaman unutmamalıyız. Unutmak, sadece bir vefasızlık değil; aynı zamanda en büyük nankörlük olacaktır.
Her bayrak gördüğümüzde, her İstiklâl Marşı çaldığında, içimizde bir yer titremeli. Çünkü o bayrak, o marş; onların bize bıraktığı en kıymetli emanetlerdir. Biz bugün hayattaysak, onlar canlarını gözlerini bile kırpmadan verdiği içindir. Biz bugün özgürsek, onlar esareti kabul etmediği içindir.

Rahmetle, minnetle, şükranla ve gözyaşıyla anıyorum her birini..
Mekanınız cennet, makamınız âli, şehadetiniz mübarek olsun..

-İstihkam Üsteğmen Ege Akar
– Mühimmat Astsubay Kıdemli Çavuş Abdurrahman Akdoğan
– Piyade Sözleşmeli Er Özkan Özkanlı
– Piyade Sözleşmeli Er Mahsun Yeşildemir
– Piyade Sözleşmeli Er Ahmet Kuşak
– İstihkam Uzman Çavuş Ümit Üzüm
– Piyade Sözleşmeli Er Celattin Uyanık
– Piyade Sözleşmeli Ahmet Gültekin
– Piyade Teğmen Furkan Sert
– Piyade Komando Astsubay Kıdemli Çavuş Fikret Mangura
– Piyade Uzman Çavuş Enver Yaman
– Piyade Uzman Çavuş Kani Obi

Unutmayacağız.
Unutursak, yüreğimiz kurusun..
Çünkü bu millet, evladına ağlayan bir anneyi unutursa, bir daha hiçbir acıdan sağ çıkamaz..

Sevgi ve saygılarımla..

Göynük Gazetesi'nde yayımlanan köşe yazıları, yazarlarının kişisel görüşlerini yansıtmaktadır.
Her köşe yazısı yalnızca yazarı sorumluluğundadır ve Göynük Gazetesi'nin kurumsal görüşünü temsil etmez.
Yazılarda dile getirilen fikir, eleştiri ve değerlendirmeler, düşünce özgürlüğü çerçevesinde yayımlanmaktadır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.