Zamanla Dost Olmak

Zamanla Dost Olmak
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-


 

Bazen bir an durup etrafınıza baktığınız oldu mu? Güneşin ağaçların arasından süzüldüğü o sessiz dakikalarda, ya da bir dostun gülüşünde saklı sıcacık bir anda kendinizi bulduğunuz oldu mu hiç?

Zaman… Hep peşinden koştuğumuz ama bir türlü yakalayamadığımız, elimizden su gibi akıp giden bir misafir aslında. Ne geçmiş geri geliyor, ne de gelecek bizim planladığımız gibi oluyor. Ama bir şey var ki hep bizimle: Şu an.

Hayat biz planlar yaparken olup bitiyor derler ya, ne kadar da doğru aslında. Kafamız geçmişin "keşke"leriyle ve geleceğin "ya olursa"larıyla doluyken, elimizdeki tek gerçek olan bu anı kaçırıyoruz. Oysa mutluluk dediğimiz şey, büyük hedeflerin sonunda değil; sabah kahveni yudumlarken içini ısıtan huzurda, sevdiklerinin sesinde, sokakta karşılaştığın bir gülümsemede saklı.

Anda kalmak; her şeyden önce kendine bir iyilik yapmak gibi. Zihnini susturup kalbini duymak. Olana razı olmak değil, olanı fark etmek. Çünkü bazen en büyük güzellikler, fark edilmediği için eksik kalıyor hayatımızda.

Şimdi bir an dur. Derin bir nefes al. Etrafına bak. Belki de bu satırları okurken içini kıpırdatan bir şeyler oldu. İşte o his... Tam da orada başlıyor yaşamak. Geçmişini onurla taşı, geleceğine umutla bak… Ama ne olur, içinde bulunduğun ana sarıl. Çünkü her şey tam da orada yaşanıyor. Unutma, hayat bir gün değil, her gün... Ve her gün, bir "an"la başlıyor.

Şu anın kıymetini bil. Yanında olanlara iyi bak. Bir sözünü erteleme, bir sarılmayı geciktirme. Çünkü zaman, beklemiyor. Ve bir gün, bugünleri de özleyeceksin. Belki bu satırları okuduğun dakikayı bile...

Zamanın önüne geçemeyiz, ama onunla barışabiliriz. Ona direnmeyi bırakıp, onunla yürümeyi öğrenebiliriz. Ve belki o zaman, geçmişe özlem duymadan, geleceği beklemeden sadece “şimdi”de kalabiliriz.

Çünkü hayat, belki de sadece o iç çekişte başlıyor: “Ah o eski günler...”
Ama unutma, bugün de bir gün "eski" olacak.

Göynük Gazetesi'nde yayımlanan köşe yazıları, yazarlarının kişisel görüşlerini yansıtmaktadır.
Her köşe yazısı yalnızca yazarı sorumluluğundadır ve Göynük Gazetesi'nin kurumsal görüşünü temsil etmez.
Yazılarda dile getirilen fikir, eleştiri ve değerlendirmeler, düşünce özgürlüğü çerçevesinde yayımlanmaktadır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.