Kül Oldu İçimiz

Kül Oldu İçimiz
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

Yine ormanlar yandı… Yine içimiz yandı… Hani bazen insan bir şey görür ama ne diyeceğini bilemez ya, işte tam o haldeyim. Ne yazsam yetmeyecek, ne söylesem dindirmeyecek bu iç sızısını. Çünkü yanan sadece ağaç değildi… Göynük’ün kalbi, ciğeri, yeşil umuduydu...

Geçen gün bir duman yükseldi yine dağdan. Hepimiz biliyoruz o dumanın ne olduğunu. Bu coğrafyada doğan herkes bilir dumanın rengiyle, kokusuyla neler anlatmak istediğini. “Yanıyor yine” dediler. Telefonlar çaldı, mesajlar atıldı, “Neresi yanıyor?” diye soranlar oldu. Sorduk ama cevapların hepsi birbirinden acıklıydı. “Filanca tepe yandı...”

Sahi biz ne ara bu kadar alıştık yangınlara? Ne ara bu duman normal gelmeye başladı bize?

Bakın… Orman bizim buradaki hayatımızın tam ortasıdır. İstanbul’daki betonlaşmış semtlerde yaşayanlar için orman belki uzak bir yürüyüş yeri, belki de sadece bir fotoğraf fonudur. Ama bizim için öyle mi? Orman bizim çocukluğumuz, sabah serinliğimiz, dere kenarında kaybettiğimiz top, dedemizin, ninemizin “Bu çam ağacının gölgesinde çok uyudum ben” dediği yer. Her dalında anı, her yaprağında nefes var bu ormanların.

Şimdi kalkıp da "Yangın oldu ama söndürüldü" deyip geçemeyiz. Çünkü söndürülen şey sadece alev değil. İçimiz de kül oldu!

Ben burada kimseyi suçlamayacağım. Ama kendimize bakalım artık.

Biz ne yapıyoruz? 

Piknik yapıp ateşi söndürmeden giden kim?

Sigara izmaritini pencereden fırlatan kim?

Cam şişesini ormanın kenarına atan kim?

Yangını görünce "Bana ne" deyip geçip giden kim?

Ve bir de şunları konuşalım artık: 

Yangın çıktığında bir yardım etmeye koşan var, bir de "yangın nasıl bir şeymiş" diye meraktan gelenler var! Kusura bakmayın ama bu merak değil, bu düpedüz bilinçsizliktir. Yangının ortasında, dumanın içinde kalıp, “yakından bakayım” diye ortalığı karıştıranlar da var. İtfaiyesinden orman görevlisine, canı burnunda çalışan insanların önüne geçip, yolları tıkayıp, laf yetiştirenler bile oluyor. Ya arkadaşım, o sırada zamanla yarışılıyor, saniyelerle mücadele ediliyor! Yangın yerine film izler gibi gelen, sonra çayını içip evine dönen anlayışı bu memleketin üstünden silip atmadıkça, biz bu işin içinden çıkamayız ki!

Yetmedi, bir de ağzında sigarayla yangın bölgesinde dolaşan var! Bunu yazarken elim titriyor. Yahu daha ne olsun? Ne yanarsa akıllanacağız biz? Yangın olmuş, orman cayır cayır, adamın dudağında sigara! Bunu yapanlara kızmak da az, utanmak lazım. Ormanın ortasında hala sigara tüttüren bir kafayla hiçbir yere varamazsınız.

Bakın, bu yazdıklarım kulağa sert gelebilir ama vallahi dost acı söyler. Biz bu memleketin suyunu içiyoruz, toprağında yürüyoruz, ormanında nefes alıyoruz. O zaman korumak da bize düşer. İşin ucu sadece "yasa"ya, "ceza"ya bağlı değil. Bu işin asıl çözümü bilinçte, vicdanda.

Herkes şunu iyi bilsin: Ormanı korumak öyle büyük laflarla olmaz. Küçük küçük, basit ama samimi hareketlerle olur.

Ateşi söndürerek, cam şişeyi çöp kutusuna atarak, ormanın içinde sigara içmeyerek…

Ve en önemlisi: Yangın çıktığında "kimse yok ki" demeden, "ben varım" diyerek koşarak…

İşte bu kadar basit ama bir o kadar da önemli.

Geçen sene de yandı, bu sene de yandı. Ben korkuyorum, gelecek sene de yanacak diye… Eğer biz hala sadece bakarsak, sadece konuşursak, sadece "tüh" deyip geçersek, bu toprak bizim olmaktan çıkar.

Toprak sahip çıkana aittir. Orman koruyana emanettir.

Şimdi burada oturup güzel bir fotoğraf koyup "Ormanlarımızı seviyoruz" demek kolay. Ama gerçek sevgi lafla değil, davranışla olur. Göynük’ün ormanlarını gerçekten seviyorsak, bu işin ciddiyetini de, sorumluluğunu da üzerimize almamız gerekiyor.

Benim içim yanıyor, sizin de içiniz yanıyorsa, hadi artık bir şeyleri değiştirelim.

Bugün birkaç tane fidan dikelim, birkaç tane çöp toplayalım, yanlış hareket edenleri uyaralım.

Küçük şeyler yapalım ama samimiyetle, saygıyla yapalım.

Çünkü samimiyetle ve vicdanla korunan ormanlar kolay kolay yanmaz.

Bu vesileyle; yangınla mücadelede gece gündüz demeden fedakârca çalışan Göynük Orman İşletme Müdürlüğü personellerimize, çevre il ve ilçelerden gelen orman ekiplerine, Göynük itfaiyemize ve destek için gelen tüm itfaiye ekiplerine, 112 acil sağlık personellerimize, jandarmamıza, komando timlerimize, süreci yakından takip eden ve sahada aktif rol alan Göynük Kaymakamımız Sayın Talha Battal’a, Belediye Başkanımız Sayın Ali Oral’a ve koordinasyonu sağlayarak her aşamada destek olan Bolu Valiliğimize gönülden teşekkür ediyorum. Her birine ayrı ayrı minnettarız.

Geçmiş olsun Göynük…

ORMAN, HAYATTIR. 🌲

Saygılarımla,


 

 


 

Göynük Gazetesi'nde yayımlanan köşe yazıları, yazarlarının kişisel görüşlerini yansıtmaktadır.
Her köşe yazısı yalnızca yazarı sorumluluğundadır ve Göynük Gazetesi'nin kurumsal görüşünü temsil etmez.
Yazılarda dile getirilen fikir, eleştiri ve değerlendirmeler, düşünce özgürlüğü çerçevesinde yayımlanmaktadır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.