Toprağa Emeğini Verenlere Selam Olsun

- Telegram
Bugün, 14 Mayıs… Dünya Çiftçiler Günü. Yani yılın 365 günü alın teri döken, güneşin alnında, yağmurun altında direnen, karasabanla, traktörle, sabahla, geceyle didinen o güzel insanların günü. Bugün, karnımız doyuyorsa, soframızda ekmek, pazar tezgahında meyve varsa, o sessiz kahramanlara şükran günü.
Ben bu yazıyı, sabah ezanıyla uyanıp tarlasına giden, bir yandan toprağı bellemiş, bir yandan da çocuğunu okutmak için didinmiş insanların yüreğiyle yazıyorum. Çünkü biliyorum, bu ülkenin gerçek sahipleri toprağa diz çöken değil, toprağın alnına terini damlatanlardır.
Çiftçi dediğin sadece domates, buğday, mısır yetiştirmez. O aslında memleketin umudunu, bereketini, yarınını yetiştirir. Her sabah güne havanın sesini dinleyerek başlar. Bugün yağmur yağar mı, don vurur mu, gübre yeter mi, mazotun litresi ne kadar oldu? Onun gündemi hiç bitmez. Ama bir gün olsun “yeter” demez. Çünkü çiftçi bilir ki, onun çektiği zahmet, milyonların ekmeğine, yemeğine katıktır.
Zor bir iş yapıyor bizim köylümüz. Zor, hem de çok zor. Bir gün ürününü dolu vurur, bir gün destek gelmez. Bir gün fiyatlar düşer, bir gün alıcı ürünü beğenmez. Ama çiftçi sabreder. Çünkü toprağın huyunu bilir, sabrın da sonunda selamet olduğunu bilir...
Ben kendi mahallemde, Karafakılar’da da bilirim çiftçiliği. Baharda kımıldamaya başlar her şey. İlk sürüm yapılır, sonra mahsul beklenir. Herkesin elinde hesap: “Bu yıl patates iyi para eder mi?”, “Yağmur erken gelirse mısır tutar mı?” Diye sorular döner durur. Ama yine de kimse umudunu yitirmez. O bahar kokusu toprağa sinince, herkesin içinde bir neşe olur. Çünkü o toprakla kurulan bağ, herhangi bir bağ değildir. Ana gibi, yâr gibi, yuvadır toprağın kokusu.
Bizim köylerde hala imece geleneği vardır. “Haydi, sabah 7’de buluşalım.” der biri, öteki de “Çayını ben demleyeceğim.” diye karşılık verir. Traktör sesleri arasında kahkahalar, bazen de dertleşmeler duyulur. Toprak, hem üretim yeridir hem de muhabbetin, birlikteliğin merkezidir. Kim ne derse desin, o tarlalarda sadece ürün yetişmez, insanlık da büyür, dostluk da pekişir.
Ama son yıllarda köyler sessizleşti. Gençler göç etti, tarlalar boş kaldı. Mazotun fiyatı arttı, gübreye ulaşmak zorlaştı. Bir zamanlar sabanla şarkı söyler gibi tarlasını süren insanlar, şimdi maliyet hesabından kafasını kaldıramaz oldu. Ama umut hep var. Çünkü çiftçi dediğin insan, umutsuzluğu hiç sevmez. Toprak ne kadar yorulsa da bir gün yeniden çiçek açar. Yeter ki o toprağı terk etmeyelim, yeter ki o yorgun ellere sahip çıkalım.
Bu vesileyle diyorum ki: Gelin, bugün sadece kutlamayla yetinmeyelim. Çiftçimize sahip çıkalım. Onun ürettiğini değerinde alalım. Yerli üretimi destekleyelim. Market raflarındaki her ürünün arkasında bir insan olduğunu unutmayalım. Ve en önemlisi, çiftçiliği sadece bir meslek olarak değil, bir yaşam tarzı, bir vatan hizmeti olarak görelim.
Bu topraklar kolay vatan olmadı. Ve bu topraklar, ancak çiftçisiyle beraber geleceğe yürüyebilir. Bu yüzden başta kendi köyümdeki cefakâr üreticiler olmak üzere, yurdun dört bir yanında teriyle toprağı yoğuran tüm çiftçilerimizin ellerinden öpüyorum. İyi ki varsınız.
Dünya Çiftçiler Günü kutlu olsun.
Toprağa emek veren herkese bin selam olsun.
Yazıma Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bir cümlesiyle son vermek istiyorum:
"Her sınıf halkın refah ve saadeti için çalışan hükümet, her şeyden evvel çiftçinin refah ve saadetini temin etmek mecburiyetindedir."
Saygılarımla,