Yaş Değil, Yürek Aynıysa Anlaşırız

- Telegram
Son zamanlarda çevremde en sık duyduğum şeylerden biri şu: "Bizim zamanımızda böyle miydi?", "Yeni nesil hiçbir şeyi beğenmiyor", "Bu Z kuşağından bir şey olmaz..."
Bunlar size de tanıdık geliyor mu?
Açık konuşmak gerekirse, bu kuşak muhabbeti artık can sıkıcı bir hal almaya başladı. Nesiller arası kıyaslamalar, anlamlı bir sohbetten çok, anlamsız bir çekişmeye dönüşmüş gibi geliyor bana. Herkesin bir kuşağa etiket yapıştırma, genelleme yapma, yargılama gibi bir huyu var nedense. Ama durup bir düşünelim: Bu yaklaşım kime ne fayda sağladı şimdiye dek?
Tarihe şöyle bir göz gezdirin. Her nesil bir öncekini eleştirdi, sonra gelen de onu... Bu kısır döngü hiç değişmedi, değişmeyecek de. Bir taraf "Biz çok çektik, kıymet bilirdik," derken, öteki taraf "Siz anlamıyorsunuz bizi," diye dert yanıyor. Ve arada, birbirimizi tanımadan, anlamadan sadece konuşuyoruz. Sözde büyükler gençleri küçümsüyor, sözde gençler de büyükleri "geri kafalı" olmakla suçluyor. Sonuç? Koca bir hiç.
Şunu net söylemek isterim: Aynı yaşta olmak, hiçbir zaman aynı kafada olmak demek değildir. Zamanın ruhu değişiyor. Kimimiz teknolojinin tam göbeğinde büyüdük, kimimiz sokaklarda gazoz kapağı biriktirerek. Kimimiz kitaplarla haşır neşirdi, kimimiz ekranlara bakarak büyüdü. Kimisi kalemle mektup yazdı, kimisi mesajla duygularını ifade etti. Ama sonuçta herkes kendi çağının şartlarına uyum sağladı, kendi yolunu çizdi.
Hiçbir kuşak diğerinden daha iyi ya da daha kötü değil. Çünkü her biri kendi zamanının çocuğu. Kendi sorunlarıyla baş etti, kendi hayallerini kurdu, kendi mücadelesini verdi. O yüzden, "bizim zamanımız", "şimdiki gençlik" gibi ifadelerle birilerini yargılamaya çalışmak doğru olmayan bir yaklaşım.
Gerçekten üzerine düşünmemiz gereken şey şu: Bir birey neye inanıyor, nasıl bir duruşu var, hayatına ne katıyor, çevresine nasıl bir iz bırakıyor? İşte asıl mesele bu. İnsan karakteri; doğduğu yıllardan değil, yaşadığı yıllardan belli olur. Gülüşümüzün arkasındaki neden, bir iyiliğe uzanan elimiz, bir çocuğun gözündeki umudu fark edebilmemizdir bizi insan yapan.
Kuşak tartışmalarıyla birbirimizi anlamaya değil, kutuplaştırmaya hizmet ediyoruz farkında olmadan. Oysa ihtiyaç duyduğumuz şey daha fazla empati, daha çok anlayış, biraz olsun susup karşımızdakini dinlemek...
Çünkü bazen bir Z kuşağı genci, en olgun fikirleri taşıyabilir. Bazen bir yaşlı, hala öğrenmeye açık, hayranlık uyandıracak kadar genç olabilir. Ruh yaşının kimlik kartındaki tarihle ilgisi yok.
O yüzden diyorum ki, bırakalım artık kuşakların yakasını. Birbirimizi kalıplara ve kuşaklara göre değil, "kalplere göre değerlendirelim." Ne biz onların zamanında yaşadık, ne onlar bizim. Ama şimdi buradayız. "Aynı gökyüzünün altında, aynı dünyanın misafiriyiz." Kuşakları değil, insanları konuşalım, samimiyeti konuşalım, geleceği konuşalım, sevgiyi ve saygıyı konuşalım artık. Çünkü bunlardan gerisi, gerçekten gereksiz bir çaba...
Saygılarımla,