SREBRENİTSA'YI HATRILAMAK YA DA HİÇ UNUTMAMAK

SREBRENİTSA'YI HATRILAMAK YA DA HİÇ UNUTMAMAK
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

1991’in Aralık ayı... Soğuk Savaş bitmiş, Sovyetler Birliği dağılmış, Batı dünyası “zafer sarhoşluğu”na başlamıştı. Gorbaçov ve Reagan’ın el sıkıştığı o meşhur Reykjavik zirvesinde sadece nükleer silahlar değil, ideolojik iktidarlar da masaya yatırılmıştı. Hollywood filmleri Sovyet sinemalarında boy gösterirken, doğu blokunun kalelerinde artık yalnızca propaganda afişleri değil, çöküşün ayak sesleri de asılıydı.

Yugoslavya da bu çöküşten nasibini aldı. Slovenler, Boşnaklar, Hırvatlar, Makedonlar, Sırplar, Karadağlılar… Hepsi bir zamanlar Tito’nun demir yumruğu altında susan halklardı. Ne var ki, o yumruk gevşeyince herkesin içinden bir başka hesap çıktı. Kimi ulus, kimisi mezhep, kimisi de eski kinin peşine düştü. Mostar Köprüsü’nün top ateşiyle yıkılması sadece bir taş yapının değil, birlikte yaşama fikrinin de yerle bir oluşuydu adeta.

Ama daha kötüsü hatta en utanç verici olanı; Srebrenitsa’ydı.

1995 Temmuz’unda, Birleşmiş Milletler’in “güvenli bölge” ilan ettiği bu kentte tam 8.300 Boşnak, Radko Miladiç’inemrindeki Sırp güçleri tarafından katledildi. Hollandalı komutan Thom Karremans, kendisine sığınan binlerce insanı acımasız katillere gülerek teslim etti. Teslim töreninde hediyeleşme sahneleri bile vardı. Adeta bir diplomatik düğün provası gibi. Oysa zemin kana bulanmak üzereydi!

O günlerde televizyonda ne vardı, hatırlıyor musunuz? O dönemde yerli dizi sektörü şimdiki gibi olsaydı bizler muhtemelen “yaz dizisi” izliyor olurduk. Sırp ve Hırvat keskin nişancılar çocukların alnına kurşun sıkarken, bizler dondurma reklamlarını ağzımız sulanarak izliyorduk belki de. Vicdan, yayın akışına dahil değildi.

15 yıl sonra Hollanda mahkemesi “evet, suçluyuz ama birazcık” dedi. Lahey Adalet Divanı soykırım dedi ama Sırbistan’ı akladı. Katliamın organizatörleri “şöyle böyle” cezalar aldı. Dünya, önce izledi, sonra unuttu.

Ama bizim unutmamamız gerekiyor. Çünkü orada katledilenler sadece Boşnaklar değildi. Onlar, Osmanlı’dan kalan birer emanet, 600 yıllık bir kardeşliğin simgesiydi. Ve maalesef biz o emanete sahip çıkamadık. Üstelik toplanan yardım paralarının kimlerin hesabında repo yapıldığı, bugün bile muamma.

Ve şimdi, geldiğimiz noktada yine bir Osmanlı emaneti olan Filistinliler de benzer bir soykırımın kurbanı olmaktalar.Miladiç’in yerinde de Netenyahu var. Ortaya çıkan durum iseşu: Srebrenitsa yalnızca orada olmadı. Her “görmedim, duymadım” dediğimizde, aslında biz de yeni bir Srebrenitsa'yadaha kapı araladık. Belki coğrafyamız farklı, ama utanç hep aynı.

Srebrenitsa’da, Filistin’de ve ismini zikredemediğimiz her yerde katledilen insanları rahmet ve sevgiyle yad ediyoruz..

Göynük Gazetesi'nde yayımlanan köşe yazıları, yazarlarının kişisel görüşlerini yansıtmaktadır.
Her köşe yazısı yalnızca yazarı sorumluluğundadır ve Göynük Gazetesi'nin kurumsal görüşünü temsil etmez.
Yazılarda dile getirilen fikir, eleştiri ve değerlendirmeler, düşünce özgürlüğü çerçevesinde yayımlanmaktadır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.