TANRI'NIN POSTLU HABERCİSİ

TANRI'NIN POSTLU HABERCİSİ
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

2024’ün Ekim ayıydı. İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde, ayağının kırık olduğu belirlenen bir geyik bir fabrikanın bahçesine sığındı. İşçilerin durumu yetkililere bildirmesi sonucu yaralı geyik tedavi altına alındı. Bu durum hem geleneksel medyada hem de sosyal medyada beklenmedik ölçüde geniş yankı buldu.

Peki saygıdeğer ahalimiz neden bu yaralı geyiğe bu kadar ilgi gösterdi? Dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım, eğer geyik muhabbeti demezseniz!

Yakın geçmişte evlerimizin duvarlarına astığımız halılarda da sıkça gördüğümüz, Türk mitolojisinde de önemli bir yeri olan geyik, sıradan bir orman canlısı değil; ruhların rehberi, kadim bilgeliğin temsilcisi kabul edilir. Şamanlar onun peşine düşer, kutsal yolculuklar onunla başlardı. Dişi geyik, doğanın anaç tarafının, korunmanın ve bereketin simgesiydi. Eski zamanlarda bir geyiğin peşinden gidenler ya yeni bir yurt bulurdu ya da kendini bulurdu. Şamanizm’den kültürümüze aktardığımız geyik figürüne Osmanlı Devleti’nin erken dönemlerinde de rastlanıyor. Bursa’nın fethi için Orhan Gazi ile beraber savaşan Geyikli Baba örneğin… Osmanlı Devleti’nin ikinci devlet reisi Orhan Gazi de çok hürmet gösterirmiş Geyikli Baba’ya.

1908’deki II. Meşrutiyet öncesi, Resneli Niyazi BeyMakedonya dağlarında bir geyikle karşılaşır. Geyiğe nişan alan askeri ateş etmekten vazgeçirir, “Biz hürriyet için dağa çıktık, bu garibi kendi vatanında mı öldürelim?” der. Sonrasında geyik, kampın önüne gelip korkusuzca dolaşınca, askerler bunun uğur getirdiğine inanır. İttihatçıların isyanı başarılı olur ve II. Meşrutiyet ilan edilir.

Yaralı geyik figürü ise hem Orta Asya Türk mitolojisinde hem de Türk-İslam tasavvufunda pek hayra yorulmaz. Halkın zor durumda olduğuna ve tedavi edilip iyileştirilmediğinde halkın başından uğursuzluğun ve musibetlerin eksilmeyeceğine yorulur.  

Bugünse biz, geyiğin peşinden değil, gündemin kuyruğundan koşuyoruz. Her hafta, hafta ne ki, neredeyse saat başı başka bir gündemle sarsılıyor, bir öncekini unutarak ilerliyoruz. O geyik belki de tam da bu yüzden girdi Kemalpaşa’daki fabrika bahçesinden içeri: Unuttuğumuzu hatırlatmak için. Doğayı, saygıyı, adaleti, liyakati, anlam arayışını… Ve belki de bu kadar yoğunluk içinde asıl eksik olanın “vicdan” olduğunu göstermek için.

Öyle ya, bir geyiğin bile çare aradığı bir memlekette, biz hâlâ birbirimizin yarasına merhem olmazken, belki de bu ziyaretin asıl muhatabı biziz; yaralı, yorgun, yönünü kaybetmiş

Geyik gelip sessizce mesaj verdi. Peki biz ne cevap verdik?

 

Göynük Gazetesi'nde yayımlanan köşe yazıları, yazarlarının kişisel görüşlerini yansıtmaktadır.
Her köşe yazısı yalnızca yazarı sorumluluğundadır ve Göynük Gazetesi'nin kurumsal görüşünü temsil etmez.
Yazılarda dile getirilen fikir, eleştiri ve değerlendirmeler, düşünce özgürlüğü çerçevesinde yayımlanmaktadır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.