CUMHURİYET'İN IŞIĞINDA BİR YILIN HİKÂYESİ

CUMHURİYET'İN IŞIĞINDA BİR YILIN HİKÂYESİ
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

29 Ekim 2024’te kaleme aldığım yazıdan bu yana geçen bir yıl, Göynük Gazetesi’nde satırlara dönüşen her fikir aslında Cumhuriyet’in bize miras bıraktığı değerlerin bir yansıması oldu. Bugün, 29 Ekim 2025, yalnızca Cumhuriyetimizin 102. Yılının bir kutlaması değil; aynı zamanda gazetemizin basılı versiyonla yeniden halkın eline, gözüne, yüreğine temas edeceği yeni bir başlangıç da olacak.

Bu bir yılın muhasebesini yaparken görüyorum ki yazılarımda dile getirdiğim sorunlar, umutlar, eleştiriler ve çağrılar aslında Cumhuriyet’in kökleriyle sıkı sıkıya bağlıydı. Cumhuriyet demek, halkın kendi sesini duyurabilmesi demekti. Belediyenin bütçe hesaplarını irdelediğim, su kaynaklarının adil kullanımını sorguladığım satırlar, gençlerin işsizlik kaygılarını dile getirdiğim yazılar hep bu özün bir parçasıydı: Halkın sesi olabilmek. Çünkü Cumhuriyet, en çok da sesini duyuramayanlara söz hakkı tanımakla anlam kazanır.

Bir yıl boyunca Göynük’ün taşrasında, köylerinde, mahallelerinde dolaşan sorunları yazıya dökerken hep aynı soruyla yüzleştim: “Cumhuriyet bize ne verdi ve biz ona ne borçluyuz?” Cevap açıktı. Cumhuriyet bize özgürce yazma, sorgulama, eleştirme, önerme ve umut etme hakkını verdi. O yüzden kalemim sadece gündelik haberlerin değil, aynı zamanda Cumhuriyet’in bize yüklediği sorumlulukların da taşıyıcısı oldu.

Cumhuriyet aynı zamanda geleceğe dair bir bakıştı. Bu nedenle gençlerin hayallerine, köyden kente göçün yarattığı yeni kimlik arayışlarına, kadınların toplumsal ve siyasal hayattaki görünürlüğüne dair yazılarımda sık sık Cumhuriyet’in kurucu felsefesine göndermeler yaptım. Çünkü biliyorum ki, Cumhuriyet’in gerçek sahibi bugünün gençleri ve kadınlardır; onların katılımı olmadan demokrasi de, kalkınma da eksik kalır.

Ve bugün… Gazetemiz basılı olarak yeniden halkın eline ulaşırken, bu tarihî günü Cumhuriyet Bayramı ile taçlandırıyoruz. Cumhuriyet nasıl ki Anadolu’nun en ücra köyüne bile özgürlüğün ve eşit yurttaşlığın ışığını taşımışsa, Göynük Gazetesi de basılı da olsa dijital de olsa sayfalarıyla aynı ışığı taşımaya niyetlidir. Basılı bir gazetenin değeri, yalnızca haber aktarması ile değil; dokunan, saklanan, kuşaktan kuşağa geçen bir hafıza belgesi, bir arşiv nüshası olması ile de ölçülür. Cumhuriyet’in yüz yıllık birikimiyle bizim mütevazı çabamız yan yana geldiğinde ortaya çıkan şey, yerel ve ulusal ruhun aynı potada birleşmesidir.

Bireysel anlamda geçtiğimiz bir yılın yazı serüvenine baktığımda, eleştirilerimle umutlarımı, hayal kırıklıklarımla inançlarımı aynı satırlarda buluşturduğumu görüyorum. Cumhuriyet’in bize öğrettiği de budur bence; eleştirmekten korkmamak, umudu da kaybetmemek. Üstad Çetin Altan’ın ifadesi ile enseyi karartmamak.

29 Ekim 2025’te hem Cumhuriyetimizin 102. yılını hem de Göynük Gazetesi’nin basılı formatının yepyeni bir sayısını selamlarken, kalbimle ve kalemimle şunu bir kez daha haykırmak isterim: Cumhuriyet, yalnızca büyük şehirlerin meydanlarında değil; Göynük’ün dar sokaklarında, köy meydanlarında, kahvehanelerde, okul bahçelerinde de nefes almakta. Cumhuriyetin her bir yurttaşının görevi de bu nefesi diri tutmaktır.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Aziz Atatürk’ün deyimiyle “En büyük bayramdır, kutlu olsun!

Göynük Gazetesi'nde yayımlanan köşe yazıları, yazarlarının kişisel görüşlerini yansıtmaktadır.
Her köşe yazısı yalnızca yazarı sorumluluğundadır ve Göynük Gazetesi'nin kurumsal görüşünü temsil etmez.
Yazılarda dile getirilen fikir, eleştiri ve değerlendirmeler, düşünce özgürlüğü çerçevesinde yayımlanmaktadır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.