BİR FİL DAHA LÜTFEN

BİR FİL DAHA LÜTFEN
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

Bu aralar sıklıkla paylaşılan kamuoyu araştırmalarına bir yenisi eklendi. Bir araştırma şirketinin yaptığı ankette katılımcılara şu soru yöneltildi:

Yangınlar, çarşı-pazar enflasyonu, terörsüz Türkiye süreci, tutuklamalar vb. durumlar karşısında kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Katılımcıların %47’si —yani neredeyse her iki kişiden biri— “Endişeliyim” cevabını verdi. Diğer yanıtlar da şöyleydi: %16 “Üzgünüm”, %12 “Mutsuzum”, %5 “Kızgınım” ve %2 “Korkuyorum.” Kendi adıma bu yanıtlardan yalnızca birine değil; “Üzgünüm”, “Mutsuzum” ve “Kızgınım” seçeneklerine daha yakın bir ruh halindeyim.

Açıkçası, Hollanda’daki gibi dertlerimiz olmasını yeğlerdim. Mesela, normalde Nisan sonu–Mayıs başı gibi açan lalelerin bu yıl neden Nisan ortalarında açtığına dair bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulsa… Öyle ya, nedir kardeşim bu lalelerin derdi? Her yıl açtıkları zamanın dışına çıkmak da neyin nesi?

Norveç’te bir apartmanın yöneticisi olmak isterdim mesela. Karşı binanın koyu renkli çatısının, bizim apartmanınsakinlerinin moralini olumsuz etkilediğini söyleyerek belediyeye başvurmak… Sonra da o çatının yeşile boyanmasıyla moral seviyemizin yükselmesini beklemek. Dert dediğin böyle olur işte.

Ya da Almanya’nın Köln kentinde yaşayan biri olarak, hafif raylı sistem ilavesinin evimin önünden geçeceğini belediyeden gelen bir mektupla öğrenmek… Mektupta hem çalışmanın süresi net bir şekilde yazılsın hem de inşaat gürültüsünden rahatsız olmamam için Köln kırsalındaki bir otelde yer ayırtıldığının bilgisi verilsin.

İsveç’te yaşayan bir işçi ya da memur olmak da hoş olabilirdi. Aylık maaşım olan 10 bin Kron’dan artırdığım 500 Kron için maliye tarafından ifadeye çağrılmak… Üstelik müfettişin bana, “Sayın Bay Rasmus Anderssen, size gıda, barınma, tiyatro, sinema, sağlık, tatil gibi tüm harcamalarınız için aylık 10 bin Kron veriyoruz. Neyi eksik gördünüz ki 500 Kron tasarruf ettiniz? Biz nerede yanlış yaptık?” diye sorması.

Ya da yine İsveç’te sosyal demokrat partili Başbakan’ın, devletin temsil giderleri için kendisine verdiği kredi kartıyla bir adet Toblerone çikolata aldığı tespit edildiğinde istifa etmesi… Üstüne bir de bağımsız mahkemeye kendini şikâyet edip yargılanmak istemesi. Sorarım size, çok mu ileri gidiyorum?

Şimdi bu dertlerimi okuyan siz sevgili okurlar, “Derdini seveyim senin!” diyebilir. Haklısınız. Bu ne şımarıklıktır canım! Kır dizini, otur oturduğun yere değil mi ama? Benim istediklerim gerçekten de demokrasi ve özgürlükler kapsamında ifade edilemeyecek ölçüde saçma şeyler.

Ancak hayallerden sıyrılıp gerçeklerle yüzleşince, kendimi çoğu zaman Nasreddin Hoca fıkralarındaki gibi hissediyorum. Hoca ile Moğol İmparatoru Timurlenk’in “Fil” hikâyesini bilirsiniz…

Timur, ordusundaki fillerden birini Akşehir’deki köye gönderir. Köylü, her öğünde dünyaları yiyen fili beslemekte iyice zorlanınca Nasreddin Hoca’ya gider ve “Aman hocam canım hocam, bize ön ayak ol da Timur’a derdimizi anlatalım” der. Hoca iyi niyetle heyete liderlik eder. Timur’un huzuruna vardıklarında bir bakar ki ardında kimsecikler kalmamış! Ocağına düştük diyenler, teker teker sıvışmıştır.

Timur, “Derdin nedir ey Hoca?” diye sorunca Hoca şu cevabı verir:

Timur Hazretleri, bizim köyde ordunuzun bir fili var. Köylü olarak bakımını biz yapıyoruz. Ama bu fil yalnız olduğu için çok mutsuz. Bizim arzumuz, bir fil daha inayet buyurmanız… Böylece onun da morali yükselir!

Göynük Gazetesi'nde yayımlanan köşe yazıları, yazarlarının kişisel görüşlerini yansıtmaktadır.
Her köşe yazısı yalnızca yazarı sorumluluğundadır ve Göynük Gazetesi'nin kurumsal görüşünü temsil etmez.
Yazılarda dile getirilen fikir, eleştiri ve değerlendirmeler, düşünce özgürlüğü çerçevesinde yayımlanmaktadır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.