İYİ ŞEYLER ASLA ÖLMEZ

İYİ ŞEYLER ASLA ÖLMEZ
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

 

Bende iz bırakan ve sizin de beğenebileceğinizi umduğumfilmler hakkında ara sıra birkaç söz etmeyi düşündüğümü ve bu düşünce ışığında Scent of a Woman (Kadın Kokusu) ve TheTruman Show adlı filmlerden bahsetmiş, bu filmlerle yaşamımız arasında bir bağlantı kurmayı denemiştim. Bugünkü yazımda da beni tanıyanların benim için ne kadar önemli bir yeri olduğunu bildikleri bir filmden, The Shawshank Redemption(Esaretin Bedeli) adlı filmden bahsetmek istiyorum.

Film 1994 yılı yapımı. Yönetmeni Frank Darabont. Film bir edebiyat uyarlaması. Korku ve gerilim türünde müthiş eserler veren, benim de çok severek okuduğum Stephen King’in Kuşku Mevsimi adlı kitabında yer alan bir kısa hikâyeden uyarlandı. Rita Hayworth and the ShawshankRedemption (Rita Hayworth ve Shawsank’in Kefareti) bu kısa öykünün adı. (Yazarın Notu : Adı geçen Rita Hayworth da ünlü bir Hollywood yıldızı. Boy gösterdiği en ünlü film Şeytanın Kızı Gilda. King’in hikayesinde de Esaretin Bedeli’nde de 1946 yapımı bu filme atıfta bulunulmuş.) İnternet aleminin en önemli film veri tabanı sitesi olan Internet Movie Database (IMDB)’nin kullanıcı oylarıyla listelediği Top 250 (en çok beğenilen 250 film) listesinde çook uzun zamandır 1 numarada yer alıyor.

İzleyiciler arasında bu kadar yoğun bir ilgiye mazhar olmasına rağmen film, objektifliğine hiçbir zaman inanmadığım Akademi Ödülleri (Oscar) başta olmak üzere neredeyse hiçbir organizasyonda “kafa ödüller”den birini (En iyi film, En iyi yönetmen, En iyi erkek oyuncu vb.) alabilmiş değil. Bu ironik durum bile aslında Esaretin Bedeli’ne farklı bir gözle bakmamıza yeter.

Bu uzun girizgahın sizleri sıkmadığını umarak devam ediyorum. Filmde, masumiyetini iddia etse de karısını ve aşığını öldürme suçundan mahkûm bankacı Andy Dufresne’ninShawshank hapishanesinde geçirdiği 20 yılı anlatılır. Andy, hapiste kaldığı bu sürede mahkumlardan lakabı Red olan EllisBoyd Redding ile arkadaş olur. Zaman içerisinde hapishane müdürü olan Norton’ın kara para aklama işini kotarmasından ötürü Andy el üstünde tutulur.

Hala izlememiş ya da okumamış dostlara olan saygımdan ötürü filmle ya da hikayesi ile ilgili daha fazla bilgi vererek oyunbozanlık etmek istemiyorum. Ancak filmden birkaç can alıcı repliği ve hayat düsturu edilebilecek bazı sözleri sizlerle paylaşmakta sakınca görmüyorum.

Filmde hikâyenin anlatıcısı Red’dir. Red ömür boyu hapse mahkumdur ve her 10 yılda bir gelen şartlı tahliye memurlarının “ıslah oldun mu?” sorusuna aynı yanıtı verir: “Evet efendim. Islah oldum. Artık toplum için bir tehlike değilim” Ve bu cevabı her verdiğinde tahliyesi reddedilir. 4. Kez yani hapiste 40 yılı tamamladığında şartlı tahliye kuruluna girip aynı soruya muhatap olunca verdiği cevap efsanedir: “Pişman olmadığım tek bir gün bile yok. Burada olduğum ya da olmam gerektiğimi düşündüğünüz için değil. O zamanları hatırladığımda küçük aptal bir çocuğun işlediği korkunç suçu hatırlıyorum. Onunla konuşmak istiyorum. Onunla konuşmak. Ama bunu yapamam. O çocuk geçmişte kaldı. Bu yaşlı adam da onun artığı. Bununla yaşamak zorundayım. Düzelmek mi? Bu saçma bir söz. Gidip formlarını mühürle evlat. Vaktimi harcama. Çünkü doğruyu söylemek gerekirse umurumda bile değil!

Andy ve Red yemekhanede konuşmaktadır. Andy hücre cezasındayken umuttan bahsedince Red ona şöyle der: “Umut tehlikelidir. Bu duvarların ardında umut bir insanı deli edebilir. Bu iyi değildir.” Aradan bir zaman geçer ve RedAndy’nin kendisine bıraktığı mektupta bu sözlerinin cevabını okur: “Umut iyi bir şeydir ve iyi şeyler asla ölmez...” Sanırım buradaki ironiyi yeni yeni anlıyorum. Sabahları gazeteci Fatih Altaylı’nın Youtube’daki boş koltuğunu “dinliyorum” bir podcast gibi. Altaylı’nın içeriden gönderdiği mektuplardaki enerjisi, adeta Andy’nin Red’e olan bu cevabının vücut bulmuş hali gibi geliyor bana. İnsana bu enerjiyi veren, hapsedilmesine rağmen kendi vicdanında beraat etmesi olsa gerek.

Andy ve Red kütüphanede düzenleme yaparken konuşmaktadırlar. Red, Andy’nin kara para aklamadaki becerisine “sen bir dahisin!” diye tepki verince Andy, “Biliyor musun Red; asıl garip olan, ben dışarıdayken dürüst biriydim. Sahtekâr olmam için hapse girmem gerekiyormuş.” Şeklinde cevap verir. Geçmişte serseri ruhlu gençler için “askere gidince düzelir” derlerdi. Gerçekten de durulan gençler tanıdım. Ama tam tersi durumların gerçekleştiği olmuştur mutlaka!

“İçeride” 50 yıl geçirdikten sonra şartlı tahliye olan arkadaşlarından biri hakkında konuşurlarken Red“kurumsallaşmaktan bahseder. Arkadaş grubundaki hiçbir mahkûm bu sözün içeriğini anlayamaz ve Red onlara tane tane açıklar: “Bu duvarlar tuhaftır. İlk önce nefret edersin. Sonra alışırsın. Zaman geçtikçe dayandığın tek şey olurlar. Kurumsallaşmak budur.” Hayat da böyle değil mi sevgili dostlar? O da başlangıçta bir tuhaftır. Nefretten midir bilinmez ama ağlatır istisnasız hepimizi. Sonra yürürsün, konuşursun, seversin, çalışırsın... Alışırsın bir nev’i. Sonra o kadar kök salarsın ki buralardan göçüp gitmek korkutur seni. O yüzden hiç ölmeyecekmiş gibi sarılırsın bu dünyaya.

Kabul, uzun oldu biraz; az daha sabır lütfen!

Filmden belki de en can alıcı söz öbeği: “Andy b*k dolu bir boruda beş yüz metre yüzmüş ancak borudan tertemiz çıkmıştı!” Hayatta başınıza ne gelirse gelsin, üzerinize ne çamur atılırsa atılsın, neyle suçlanırsanız suçlanın, her şeyin sonunda temiz kalabilmektir mühim olan. Bunun için de tertemiz yaşamış olmaya gayret etmek gibi bir ön şart vardır elbette.

Sonuca gelirsek belki de Esaretin Bedeli’nin asıl büyüsü, bize bir hapishane hikâyesinden çok daha fazlasını anlatmasında gizlidir. Umudun, dostluğun, sabrın ve özgürlüğün parmaklıklar ardında bile yaşatılabileceğini gösterir. Çünkü insanı yaşatan şey, içinde taşıdığı umuttur. Ve Andy’nin dediği gibi, “iyi şeyler asla ölmez.

Göynük Gazetesi'nde yayımlanan köşe yazıları, yazarlarının kişisel görüşlerini yansıtmaktadır.
Her köşe yazısı yalnızca yazarı sorumluluğundadır ve Göynük Gazetesi'nin kurumsal görüşünü temsil etmez.
Yazılarda dile getirilen fikir, eleştiri ve değerlendirmeler, düşünce özgürlüğü çerçevesinde yayımlanmaktadır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.