İZZET BAYSAL: BİR ÖMRÜN ADANMIŞLIĞI

- Telegram
Bazı insanlar doğdukları topraklara sadece ayak basmakla kalmaz, yüreklerini, emeklerini, hatta ömürlerini bırakırlar geride. İzzet Baysal, Bolu’nun bağrından çıkmış; ama kendini sadece Bolu’ya değil, insanlığa adamış nadide bir insandı.Türkiye Cumhuriyeti Devlet Üstün hizmet Madalyası gibi çok büyük bir ödülün de sahibiydi.
Kendi hayatını mütevazılıkla yaşamayı seçmiş bir sanayi deviydi o. Üzerindeki sahip olduğu bir-iki takım elbise eskimiş olsa da yenilerini gardırobuna eklemekten kaçınan, biraz da zorlayarak yenisini diktirmesini isteyenlere kuruşu kuruşuna ne kadara mal olacağını soran, buna rağmen milyonlarca lirayı doğduğu toprakların insanlarına faydalı eserler bırakma adına vakfederken protokol kağıtlarını imzalamaktan zerrece çekinmeyen bir yapısı vardı rahmetlinin. Ancak arkasında bıraktıkları, sessizce büyüyen çınar ağaçları gibi bugün hâlâ binlerce insana gölge oluyor. Onun yaptığı okullarda okuyan öğrenciler, hastanelerde şifa bulan hastalar, yurtlarda barınan gençler bugün birer birer meyve veriyor. O meyveler ki, İzzet Baysal’ın vefasıyla sulandı, onun hayalleriyle serpildi.
Kimi insanlar servetlerini yığar, kimisi ise o serveti insanlarla paylaşır. Baysal, ikincisindendi. “Ben kazandığımı yine halkıma vereceğim” diyerek çıktığı bu yolculukta 130’dan fazla eser bıraktı. Her biri birer umut ışığıydı bu eserlerin. Doğma büyüme Bolulu olan bir birey olarak bazen düşünüyorum da vakfettiği eserler olmasaydı Bolu orta karar bir kasabadan azıcık hallice olurdu. O ışıklar sayesinde nice genç hayal kurdu, nice anne baba evladına umutla baktı, nice insan karanlıktan aydınlığa çıktı.
İzzet Baysal’ın en büyük mirası, birkaç kurum ve birkaç taş bina değil; onun yüreğindeki iyilikti. “İnsan yaşarken de ölebilir; ama ardında güzel izler bırakanlar sonsuza dek yaşar,” derler. Ben de 2012 yılında Gazeteciler Cemiyeti’nin çıkardığı özel sayıda bu bağlamda bir yazı yazmış ve kendisini Ölümsüzlüğün Sırrını Keşfeden Adam diye nitelendirmiştim. İşte o yüzden İzzet Baysal hâlâ aramızda. Bir caddenin isminde, bir tabelada, bir sınıfta, bir sağlık kuruluşunda, bir duvarın ardındaki tebessümde… Ve en çok da dualarda.
Bugün Bolu, onun ismini taşıyan her yapıda onun sıcaklığını hissediyor. Bir çocuk okul kapısından girerken, bir hasta hastane koridorunda yürürken, bir genç üniversite sıralarında gelecek kurarken onun adını fısıldıyor. Zaman zaman eserlerine gerektiği gibi sahip çıkamadığımızı düşünsek ve görsek bile bu böyle.
İzzet Baysal’a borçlu olduğumuz sadece kurumlar ve binalar değil, iyiliğe olan inancımız bence. O inancı nice 36 yıllar boyunca yitirmemek dileğiyle, kendisini rahmet ve minnetle anıyoruz.