Beden Ölür, Fikirler Ölmez: Atatürk'ü Anlamak

Beden Ölür, Fikirler Ölmez: Atatürk'ü Anlamak
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A+ A-

 

10 Kasım 1938…
O sabah, Türkiye’nin kalbi Dolmabahçe’de durdu. Saat dokuzu beş geçe yalnızca bir beden toprağa hazırlanmadı; bir millet, babasını kaybetmenin tarifsiz hüznüyle sarsıldı. Fakat o anda bile Atatürk’ün en büyük mirası, sessizce fısıldıyordu: “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”

Evet… Beden ölür, ama fikirler ölmez.
Ve Atatürk’ün fikirleri, bu milletin damarlarında dolaşan bir kan gibi yaşamaya devam eder.

O yalnızca bir asker, bir komutan değildi.
O, bir milletin küllerinden yeniden doğuşuna tanıklık eden bir fikir, bir inanç, bir umuttu.
Düşmanın dört bir yandan kuşattığı, umudun tükendiği bir dönemde “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyebilen bir adamdı.
Bugün hâlâ o cümlenin ağırlığı, bu toprakların en sağlam temelidir.

Atatürk’ü anlamak; sadece anma törenlerinde adını anmak değildir.
Atatürk’ü anlamak; bir çocuğun eline kalem tutuşturmak, bir kadının söz hakkını savunmak, bir köy okulunun kapısını açık tutmaktır.
Atatürk’ü anlamak; bilime, sanata, eğitime, üretime, çalışmaya inanmak demektir.
Çünkü o, bir milletin kurtuluşunu sadece silahla değil, akılla, ilimle ve yürekle kazanılabileceğini öğretti.

O’nun en büyük mirası, Cumhuriyet’tir.
Ve Cumhuriyet, sadece bir yönetim biçimi değil; bir duruş, bir yaşam biçimidir.
Karanlığa karşı aydınlığı, umutsuzluğa karşı inancı, boyun eğmeye karşı onuru simgeler.

Atatürk’ün bedeni Dolmabahçe’de son nefesini verdi belki, ama onun nefesi bu milletin her ferdiyle yaşamaya devam etti.
Her 10 Kasım’da gözlerimiz doluyorsa, o sadece bir kaybın değil; bir bağlılığın, bir minnettarlığın ifadesidir.
Çünkü bazı insanlar ölmez.
Bazı insanlar, her neslin kalbinde yeniden doğar.

Bugün, onun fikirleriyle aydınlanan yollarımız var.
Kadınlarımızın yüzündeki özgür tebessümde, çocuklarımızın okula koşan adımlarında, bilim insanlarımızın laboratuvar ışığında hep o var.
Her yerde, her şeyde onun izleriyle yaşıyoruz.

O yüzden 10 Kasım yalnızca bir yas günü değildir.
10 Kasım, aynı zamanda bir söz günüdür.
O’na, “Bıraktığın emaneti koruyacağız” demenin günüdür.
Ve biz biliyoruz ki:
Bir gün bütün ışıklar sönse bile, bu milletin kalbinde Atatürk’ün fikri asla sönmeyecek.

Çünkü o fikir, bir ulusu yeniden var etti.
O fikir, karanlığa karşı bir meşaleydi.
Ve o meşale, sonsuza dek yanacak.

Göynük Gazetesi'nde yayımlanan köşe yazıları, yazarlarının kişisel görüşlerini yansıtmaktadır.
Her köşe yazısı yalnızca yazarı sorumluluğundadır ve Göynük Gazetesi'nin kurumsal görüşünü temsil etmez.
Yazılarda dile getirilen fikir, eleştiri ve değerlendirmeler, düşünce özgürlüğü çerçevesinde yayımlanmaktadır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.