Eskinin Düğünleri, Göynük'te Çardak Âdeti

- Telegram
Her şeyin hızla tükendiği, geleneklerin birer birer unutturulduğu bu zamanda; eski Göynük düğünlerini, çardak âdetini hatırlamak bir vefa değil midir? Şatafatın değil samimiyetin hüküm sürdüğü o güzelim günlerde, düğünler sadece iki gencin değil, tüm mahallenin hatıralarına işlenirdi.
Zamanın tozlu raflarında kalan bir hatıradır Göynük düğünleri… Her biri, imecenin, dostluğun ve neşenin ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Şimdi davetiyeler, organizasyon firmaları, düğün salonları var; ama eskiden bir çardak kurulur, içine gönül kurulur, çiftetelli o yuvaya umut sarardı.
Gelinliğin kumaşı değil yüreği konuşurdu, düğün arabası değil gelin alayının neşesi yarışırdı sokaklarda. En unutulmazıysa "çardak" geleneğiydi. Güvey evinin—şimdiki dille damadın—caminin altına, köy meydanına ya da sokağın en uygun yerine çardak kurulur, düğün adeta orada başlardı.
Ve gençler… O çardağın neşesiydi gençler. Gençler o çardak ta düğün evinden istediklerini almadan inmezlerdi.
90 tavuk, 80 gözleme,
Bir kazan helva verseniz de alacağız,
Vermeseniz de heyyyy heyyyy!
Maniler sadece söz değil, bir meydan okumaydı. Düğün sahibi hem cömertliğini gösterirdi hem de halkla kaynaşmanın tatlı bahanesiydi bu çardak. Düğün deyince akla sadece gelin damat gelmezdi; mahallenin çocukları, yaşlıları, komşuları, uzaktan gelen misafirleri… Herkesin yüreği bir kazan helva gibi kaynardı.
Tavuklar gece önceden hazırlanırdı. Gözlemeler saclarda çevrilirken, helvanın kokusu ta yokuşun başından duyulurdu. Derken biri darbukaya vurur, biri zurnaya üflerdi. Çiftetelliyle yer yerinden oynar, kadınlar, gençler, yaşlılar neşeye ortak olurdu. Kimsenin kimseden üstün olmadığı, düğünün sadece bir evlilik değil, bir mahallenin bayramı olduğu günlerdi onlar.
Şimdi soruyorum kendi kendime:
Bir organizasyon şirketi, o 90 tavuğun yerini tutabilir mi?
Ya da en şatafatlı salonda bile, o çardaktaki samimiyetin izi var mı?
Belki zaman değişti, belki insanlar da…
Ama çardaklar hâlâ kalbimizin bir köşesinde kurulmayı bekliyor.
Selam olsun çardağın gölgesinde yetişenlere, gözleme kokusuyla büyüyenlere, çiftetelliyle yürek ısıtan o güzel insanlara…