Göynük'te Sonbahar Sessizliği
- Telegram
Göynük’te sonbahar bir başka gelir.
Ne gürültü vardır ne telaş… Sanki zaman biraz yavaşlar, sokakların taşları bile sessizliği dinler. Ağaçlar birer birer sarıya dönerken, rüzgârın taşıdığı yapraklar çocukluğumuzdan kalan hatıraları önümüze serer.
Sabahın erken saatlerinde bacalardan tüten duman, eski evlerin duvarlarına sinmiş geçmişi yeniden hatırlatır. Kahvelerin önünde oturan birkaç yaşlı, çayın buharına karışmış muhabbetlerle günü selamlar. Göynük, her mevsim kendi halindedir ama sonbaharda başka bir dinginliğe bürünür.
Bir zamanlar panayır sesleriyle, kalabalık pazarlarıyla dolu olan bu sokaklar şimdi sessizdir. Fakat bu sessizlik yoksunluktan değil, bir tür kabulleniştir. Göynük; gürültüye değil, sükûnete alışkın bir beldedir.
Kim bilir, belki de bu sessizlik; toprağın, evlerin, hatta çınarların bile konuşma biçimidir. Her şey yavaşça söyler burada, acele etmeden, incitmeden…
Ve insan, bu sessizliğin içinde kendini bulur.
Gün batarken Göynük’ün üzerini saran turuncu ışık, cami minaresine, konakların pencerelerine, dar sokaklara düşer. O an, bir tablo gibi donar kasaba. Ne eksik bir renk kalır, ne fazla bir ses.
Göynük’ün sonbaharı insana derin bir nefes aldırır. Çünkü burada yaşam, gösterişsizdir. İnsanlar acele etmez, doğa kendi döngüsünde usulca ilerler. Bir yaprağın düşüşünü izlemek bile bir dua gibidir.
Yoldan geçen biri, çınarın altında oturmuş yaşlı bir amcayla selamlaşır. O selamda yılların emeği, komşuluğun sıcaklığı vardır. Çünkü Göynük’te insanlar birbirini unutmamıştır; sadece daha az konuşur, daha çok hisseder olmuşlardır.
Sonbahar, Göynük’e hüzün değil huzur getirir. Çünkü burada her şey doğanın ritmine göre yaşar. Ne bir dakika erken düşer yapraklar, ne de geç açar umutlar.
Göynük’ün sessizliğini duymak isteyen, bir sonbahar sabahı sadece yürüsün…
Rüzgârın taşıdığı yapraklar size hem geçmişi hem bugünü fısıldayacaktır.





















